27 Nisan 2017 Perşembe

Line Webtoon

      
   Merhabalar :) Bu aralar ders ve ödev yoğunluğum azaldığından ve de yapacak pek bir şey bulamadığımdan olsa gerek adeta  bir boşluktaymış gibi hissediyorum. Üstelik bu da yetmezmiş gibi her şeyden çok çabuk sıkılmaya başladım. Bu yüzden bu aralar abartılı bir şekilde webtoon okuyorum. (Sabaha kadar webtoon okumaktan gözlerinin altı şişti.^^) Bugün de size Line Webtoon adlı siteden ve okuduğum webtoonlardan bahsetmek istedim.

   Öncelikle belirtmek isterim ki sitenin tasarımı gerçekten hoş ve güzel. Kolaylıkla üye olabilir, Türkçe webtoonlar okuyabilir ve çeviri yapabilirsiniz. Ancak  önceden söylemeliyim ki çok fazla Türkçe'ye çevrilmiş webtoon yok. Umarım gün geçtikçe çeviri sayısı artar ve ben de zevkle okumaya devam ederim. Ayrıca sitenin bir diğer güzelliği ise beğendiğiniz webtoonları takibe alarak bir takip listesi oluşturabilmeniz. Böylece arama motorundan arayıp bulmak zorunda da kalmıyorsunuz. Okumaya başladığınız webtoonları ise  istediğiniz zaman kaldığınız yerden okumaya devam edebilirsiniz. Ayrıca Line Webtoon'un app uygulaması da olduğundan telefondan webtoon okumak daha kolay bir hal alıyor. Ancak telefon uygulamasının ve sitenin dili İngilizce. Ama basit seviyede bir İngilizce bilgisi ile çok sorun yaşamayacağınızı düşünüyorum. (Örn: Ben.) Yani her şekilde webtoon okumaya değer. O halde bu kadar çene yaptığım yeter. Herkese iyi webtoon okumalar.^^


Tavsiyede bulunduğum webtoonlar:
The Stories of Those Around Me
Kids Are All Right
Orange Marmalade
Untouchable
The Gamer

21 Nisan 2017 Cuma

Go Ho's Starry Night


 

go ho's starry night poster ile ilgili görsel sonucu



       Merhaba arkadaşlar uzun bir aradan sonra geri döndüm ve bugün sizlere çokça beğenerek izlediğim mini mi mini bir diziden bahsedeceğim. Merak etmeyin kısa bir yazı yazacağım ve elimden geldiğince spoiler  vermemeye çalışacağım. :) 

          Dizinin konusu: Neredeyse otuz yaşına gelmiş olan Go Ho bir reklam şirketinde çalışmaktadır. Çatlak bir arkadaşı, iyi bir ailesi ve bakışları ile yüz kırk dört kişiyi öldürebilen gıcık bir patronu vardır. Ancak bir süre sonra patronunun aslında o kadar da gıcık olmadığını düşünmeye başlar. ^^

          Dizi hakkında biraz fikrimi söylemem gerekirse yazının başından beri bahsettiğim gibi ben diziyi gerçekten beğendim. Her dizide olduğu gibi bu dizide de birazcık klişe mevcut ancak yine de benim gözüme çok batmadı. Çünkü dizimizdeki başrol kızımız sözünü esirgemeyen, olduğu gibi davranan bir karaktere sahip olduğundan dizide diğer dizilerdeki gibi yanlış anlaşılmalara yer yok. Bu yüzden baş karakterlere ve olaylara daha iyi odaklanabiliyorsunuz. Ayrıca dizinin bir mini dizi olması da sıkmadan izlenmesini sağlıyor.


Adı: Go Ho's Starry Night
Yönetmen: Jo Soo Won
Senaryo: Sin Yoo Dam
Tür: Romantik, Komedi
Kanal: Sohu, SBS
Bölüm Sayısı: 20 (20 dakika)
                                                      

                                                                                                         BAŞ KARAKTERLER:



                            
                                   

                                             Kim Young Kwang - Kang Tae Ho                                    Yuri - Gogh
  




          




 


Umarım dizi hakkında genel bir bilgi sahibi olmanızı sağlamışımdır. 
Bir daha ki postta görüşmek üzere.^^


           

Line Moments


Bugün sizlere şirin mi şirin bir uygulamadan bahsedeceğim Line Moments. Adından da anlaşılacağı üzere bu uygulama Line'nin çıkardığı alt uygulamalardan bir tanesi.

26 Mart 2016 Cumartesi

Aşk Yalanı Sever

 Merhabalar :) Daha fragmanını  yeni gördüğüm ve gördüğüm gibi de havar komşular havar diyerek hemencecik sizlerle paylaşmak istediğim bir diziyle karşınızdayım.Adı AŞK YALANI SEVER .


Kendisi Fox Tv 'de yeni başlayacak bir diziymiş.Ama aslında size bahsetmek istediğim bu değil.Çünkü dizi hakkında pek bir fikrim yok ve amacım diziyi tanıtmak da değil.Amacım bir tesadüf eseri gördüğüm ve adeta  aman tanrım o da ne diye şaşırdığım  Aşk Yalanı Sever dizisini  2005 G.Kore yapımı olan My Girl dizine  benzetmemden sizlere de bahsetmek. Fragmanı görür görmez kafamda yanan ampullere engel olamadım.Ve hemencecik sizlerin de  ampullerinizi  yakmak için koşturdum. Değerinizi bilin. :)

    Uzatmadan konuya gelecek olursak benim benzer bulduğum yönlerden ilki; ölüm döşeğinde olan dedenin yıllar önce kaybettiği torununun bulunmasını istemesi.Dedenin diğer torunu olan Ferit'in dedesinin son isteğini yerine getirmek için çabalaması.

   İkincisi ise  fragmanda başrol kızımızın ve arkadaşı olarak tahmin ettiğimiz kişinin bir turist kafilesiyle olan macerası.

   Ve son olarak da başrol kızımızın kumarbaz bir babası olması.

  İki dizi arasında bu kadar BENZERLİK olunca insan şarşırmıyor değil ve bu adeta Yu Rin gibi tökezlememize neden oluyor.Ben dizilerin yabancı dizilerden uyarlanılmasına karşı değilim.Ancak bu kadar da benzer olmasına gerek yoktu.Tek istediğim inşallah bu diziye bizden de bir şeyler katılır.Tamamen bir uyarlama olmaz.Sürç-i lisan ettiysek af ola. :)





Aşk Yalanı Sever Konusu ve Dizi Kadrosu : http://haber.fragman-tv.com/ask-yalani-sever-dizisi-oyuncu-kadrosu-konusu-yeni-bolum-fragmani-son-bolum-698

My Girl Konusu ve Dizi Kadrosu : http://www.yeppudaa.com/showthread.php?t=7858//My%20Girl






                               

                           


21 Ocak 2016 Perşembe

Sizin Tarzınız Hangisi?


Bu bloğu ben (usengectosba) ve arkadaşım (shizuku-chan) birlikte yazıyoruz. Bugün de biriktirdiğimiz kombin fotoğraflarını paylaşmak istedik. Sizi bilmem ama özellikle ben beğendiğim kıyafetlerden, takılardan ve kombinlerden resimleri bulup arşivlemeyi seviyorum. Umarım sizler de beğenirsiniz. Peki sizin tarzınız hangisi?

26 Aralık 2015 Cumartesi

TÜBEK

Merhabalar, ne zamandır yazdığım hikayemi paylaşmak istiyordum. Sonunda buna fırsat bulabildiğim için memnunum. Hikayemin ismi Tübek.

GİRİŞ

"Bence pek yakışıklı değiller." Dedim umursamaz bir tavırla. Eda gözlerini büyüterek bana baktı. Bunu söyleyeceğime şahsına hakaret etseydim daha az alınacağına emindim.
"Ne demek yakışıklı değiller ya! Sen 5SOS'a azıcık bile benzeyen birilerini sokakta görsen heyecandan öteki tarafı boylarsın!" Eda'nın günlük çemkirmesini sessizlikle dinleyerek iç çektim. Benim 11 yaşındaki küçük kız kardeşim çoktan ergenlik belirtileri göstermeye başlamıştı bile. Tamam aramızda sadece iki yaş fark vardı ama ben oldukça olgun bir kız olduğumu düşünüyordum.
"Nasıl olsa ne senin ne de benim onları gerçek hayatta görme şansımız yok niye tartışıyoruz ki?" dedim büyüklük bende kalsın tavırları içinde. Kafasını bana doğru bile çevirmeden;
"Hiçte bile. Hele bir 18 yaşıma geleyim. O zaman sana Avustralya'dan el sallayacağım." Eda insanların 18 yaşına geldiklerinde kendilerine sihirli değnek dokunmuşçasına büyüyüp, özgürleşip, istedikleri her şeye sahip olacaklarını düşünüyordu. İzlediği dizilerin de bunda büyük bir payı vardı elbette. Tekrar iç çektim. Eda büyülenmişçesine Amnesia klibini izliyordu. Küçük kız kardeşimi hayalleriyle baş başa bırakma vakti gelmişti. Haftaya sınav dönemim başlıyordu ve çalışmam gerekiyordu. Derslerle boğuşmaya başlamadan önce telefonumdan Facebook'u açtım. Millet ne yapmış ne etmiş diye ekranı kaydırırken saçma Facebook reklamlarından birine tıklamıştım. Önüme bir sayfa açıldı. En üstte Tübek Koleji yazıyordu. Bu okulu biliyordum. Türkiye'nin sayılı liselerinden biriydi. Sadece İstanbul'da bulunan bir okuldu. Giriş kriterlerinin çok zor olduğunu duymama rağmen hep ilgimi çeken bir yerdi. "İMKANSIZI BAŞARMAK HİÇ BU KADAR KOLAY OLMAMIŞTI!" mottosuyla bir video paylaşılmıştı. Okulun tanıtım filmiydi. Hemen tıkladım.
Beş dakikalık kısa bir video olmasına rağmen neredeyse bütün okulu gezmiş gibiydim. 450 kişilik tiyatro salonu 12 labaratuvar, 5 bilgisayar odası, 1 basket, 1 voleybol, 3 futbol sahası, 3 tenis kortu, kapalı ve açık spor salonları, müzik ve resim atölyeleri, korolar, çeşitli kulüpler ve en önemlisi üniversite için yurt dışı eğitim programları. Gözlerim faltaşı gibi açılmış şekilde videoyu izledikten sonra normal hayatıma dönebilmek için evdeki koltuklara göz gezdirdim. Gerçekten böyle okullara nasıl insanlar gidiyordu? O büyük gökdelenlerde yaşayanlar tabii ki, kimler olacak başka dedim kendi kendime. Benim durumumdaki birinin öyle bir okula gitmesi ancak filmlerde olurdu. Ama videodaki son beş yıldır durumu olmayan zeki ve çalışkan öğrencilere burs imkanları sağladıkları kısım dikkatimi çekmişti. Birden kafamda bir ışık çaktı. Neden olmasın? Dedim kendi kendime; bende zeki ve çalışkandım. Notlarım hep yüksekti ve sınıfta hep ilk beşin içinde yer alıyordum. Bende büyük hayaller kuramaz mıydım? Burs imkanı varsa benim içinde kazanma şansı vardı demek ki. O an kararımı vermiştim. Bu okula girecektim. Geceleri uykusuz kalıp çalışmam gerekse bile Tübek Koleji'nin öğrencilerinden biri olacaktım. Neyim eksikti ki? Ailemin durumu beni göndermeye müsaade etmiyor diye bu olanaklardan faydalanamayacak mıydım yani? Başaracaktım ve asla pes etmeyecektim. Annemin "Ayça kalk oradan yemek hazırlayacağım." Demesiyle sessizce kitaplarımı toplayıp odama yöneldim.

DÜŞÜNCE

Düşünüyorum...Belki kendimce bir çözüm bulmak için...Belki de sadece öylesine...Düşünüyorum.Ama biliyorum ki bazen düşünmemek gerekiyor bazı şeyleri...Düşünmemek...Sadece gülümsemek,mutlu olmak,belki güzel bir şarkının herhangi güzel bir sözünde öylece asılı kalmak,belki de herkesin de dediği gibi umursamamak…Adı her neyse…Sadece düşünmeden yaşamak…Çünkü biliyorum ki düşündükçe daha beter oluyor her şey…Sanki o kafamdaki boşluklar hiç dolmaz gibi…Sanki cevapsız soruların ardında ezilip büzülüp öylece sessizce kalakalmak,belki de ezilmek gibi…Sanki o cevapsız sorular hiç cevaplarına kavuşamayacak da öylece kafamın herhangi bir yerinde hep asılı kalacak gibi…Sanki düşünmek öldürüyor gibi…İşte o an düşünmekten vazgeçiyorum… Sadece kabulleniyorum belki,belki de hep aklımda oluyor ama belli etmiyorum gibi…Sonra,sonra olan oluyor…Etrafında beni benden daha iyi bilir dediklerin sana umursamaz diyor.Kafandaki o kargaşayı bilmeden.Sadece o güler,o umursamaz,o hep mutlu diyorlar.Halbuki bilmiyorlar.Ben her an bu düşüncelerden kaçıyorum…
          Kafamı kaldırıp pencereye bakıyorum.Yağmur yağıyor.Usul usul…Sadece gülümsüyorum.Çünkü yağmur  beni anlıyor gibi…Sanki o güzel toprak kokusu beni mutlu etmek için gibi…Ben de karşılık veriyorum o zaman.Mutlu oluyorum…Bir de o yetmezmiş gibi o rüzgarın uğultusu kulaklarıma geldikçe sanki beni öldüren,beni o çırpındıran düşüncelerden arındırıyor gibi…İşte bu yüzdendir ki rüzgarı ve yağmuru severim.Bazen sırf bu düşüncelerden arınmak için tek başıma çıkıp dolaşırım o rüzgarlı havada…Bazen unutmak,bazen düşünmemek için…Bazen de öylesine sadece mutlu olmak için…
Puslu soğuk hava
Dökülen yapraklar
En sevdiğim mevsimdi
Sarı sonbahar
Artık değil
….
Candan Erçetin/Onlar Yanlış Biliyor